İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ veya LİBERAL FAŞİZMİN OYUNLARI
Yaklaşık elli metre yüksekliğindeki buz parçası devrilen bir
yüksek bina gibi soğuk sulara yıkıldı ve büyük dalgaları halkalar yaparak
okyanusa dağılmaya başladı.
Soğuk esen rüzgâr ve su zerrelerinden korunmaya çalışan adam
elindeki mikrofonu ağzına yaklaştırarak buzulların hızla eridiğini anlatıyordu.
Parlak renkli kutup ceketi, tüylü başlığı, yumuşak eldivenleri içinde görevini
zorlukla ama fedakârca yapan bir “Gökkuşağı Savaşçısı” olarak bizleri yani
rahat evlerinde umarsızca her türlü atık üreten insanları uyarıyordu.
Artık deniz bitmişti. Sera gazları, poşetler, pet şişeler
dünyayı yaşanmaz hale getirmişlerdi.
Şu zavallı kutup ayısına bakar mısınız?
Ufacık bir buz
parçası üzerinde çaresizce nasıl da yardım dileniyor. Ya şu pandaya ne demeli?
Bebek gibi oturmuş masum masum bambu yapraklarını yerken ne kadar da çaresiz
değil mi?
Bacalardan havaya salınan fabrika dumanları sanki bir volkan
konisinden fışkıran tozları andırmıyor mu?
Sanal bir el bize, tam da suratımızın ortasına parmağını
uzatmış azarlıyor. Bütün bunların suçlusu biziz. Biz “Küçük Adam”lar.
Çöpleri ayırmalıymışız itina ile. Poşetler, pet şişeler,
kağıtlar, metaller ve organik olanlar. Ha mümkünse büyük ambalajları da şu
tarafa koyalım.
Elbette yapılacak daha çok şey var, mesela; Tasarruflu ampul
kullanalım.
(Ama bir hesaplayın bakalım fiyatı diğer ampullere göre çok daha
pahalı olan tasarruflu ampullere ödediğimiz para ile daha az elektrik tüketip
daha fazla para ödemiş miyiz ödememiş miyiz?).
Elektrikli ev eşyalarımız? Buz dolabımızı, çamaşır ve
bulaşık makinelerimizi de yeni çıkan şu daha az elektrik harcayanlarıyla
değiştirelim. Ama mevcutlar da henüz yeni sayılırdı gayet te iyi çalışıyordu. Olmaz!
Yeni alınacak. Ama bunlar daha pahalı? Osun, pahalı ama daha az enerji
kullanıyor, daha az elektrik parası ödeyeceksiniz. Ama elektriğin
kilovatsaatine sürekli zam geliyor, eşyalara da para verdik… nasıl bir tasarruf
etmiş oluyoruz? Kardeşim sen dünyaya düşman mısın?
Tasarrufu biz yapacağız ama eşyaya daha çok ödeyeceğiz,
enerjiye daha çok ödeyeceğiz. Çöpleri biz ayıracağız ama bunları alıp yeniden
işleyip bize tekrar para ile satacaklar. Biz tekrar onlar için çalışıp onarın
bu çöpleri bize para ile tekrar satmasını sağlayacağız.
Kuzey yarım kürenin sanayileşmiş, gelişmiş ülkeleri her türlü
çevre kirleticiyi üreterek bunun sorumlusu olarak biz az gelişmiş tüketim
çılgını insanları suçluyorlar. Biz giderek artan bir şekilde daha çok çalışarak
daha çok tüketiyoruz. Daha çok harcayarak daha çok fakirleşiyoruz.
Bu da yetmiyor, daha da çok çalışıp ve üretip silah alıyoruz
ve birbirimizi öldürüyoruz.
Petrolü, doğal gazı, kömürü, madenleri Batılılar çıkarıp ve
üretim sürecinde de çevreye her türlü tahribatı yapıyorlar ve dönüp bizleri
suçluyorlar.
Küresel ısınma gerçek olabilir ama sera gazlarını üretenler
sanayileşmiş batı ülkeleridir. Nükleer tehditlerin hepsi yine bu ülkelerde
gerek silah olarak gerek santral olarak bulunmaktadır. İnsanlık için sık denilecek
bir aralıkta nükleer kazalar olmakta ve bol miktarda radyasyon tabiata
dağılmaktadır.
Bütün ülkelerde fabrikaların atıkları serbestçe nehirlere,
göllere veya denizler bırakılmaktadır. Fabrikaların arıtma tesisleri
göstermelik yapılmakta ne sıvı ne de gazlar arıtılmamaktadır.
Çevre koruma örgütü olduğunu iddia eden guruplar gençlerin
ellerine anket kağıtları verip meydanlara göndermekle insanlara çevrenin
korunması için çaba gösterdikleri zannını vermekteler.
Balina gemilerinin önünden botlarla geçerek tabiatı
koruduklarını iddia ediyorlar.
Uluslararası şirketler ve kontrol ettikleri devletler bu
tezgâhı kurarak insanların emeklerini sömürmektedirler. Bu insanlık dışı
faaliyetlerini maskelemede kullandıkları yollardan birisi de çevre koruma
faaliyetleri adı altındaki sahtekarlıklarıdır. Diğerlerinden bazıları da
elbette demokrasi, insan hakları gibi içi boşaltılmış tuzak kavramlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder