BAZI KİTAPLAR, BAZI KONULAR BELKİ SİZE GÖRE FARKLI BİR BAKIŞ AÇISINDAN İRDELENMİŞ OLABİLİR.
7 Haziran 2017 Çarşamba
10 Mart 2017 Cuma
"GÖKYÜZÜ NEDEN KARANLIKTIR?" VEYA İZAFİYETİN GÜZELLİĞİ.
"Gökyüzü neden karanlıktır?"
Veya izafiyetin
güzelliği.
Bu
üç kelimeden oluşan basit soru cümlesini alıp, üzerine devasa bir elbise
oturtmaya çalışmak nedendir?
Sırasıyla
gidelim. Gökyüzü nedir? O sonsuz bir boşluktur. Çeşitli gök cisimleri de hız ve
kütlelerine uygun ve orantılı biçimde hareket ederler, bu hareket de
bilinebildiği kadarıyla dairesel veya dairenin türevleridir.
Karanlık
ne demektir? Tersini sorarak cevaplayalım. Aydınlık ne demektir? Her iki
sorunun da cevabı aynıdır. Gözümüze gelen ışıktır. Eğer gözümüzdeki mekanizmayı
uyaracak miktarda ışık ışını gözümüze geliyorsa “aydınlık” (veya
aydınlığın çeşitli miktarları), yeterli ışık ışını gözümüze gelmiyorsa “karanlık” var
deriz. Gökyüzünden güzümüze ışık gelmiyorsa “karanlık” deriz.
Peki, neden gökyüzü bazen aydınlık bazen karanlıktır? Bazen güneş ışığı
çevremizdeki cisimlerin üzerine düştükten sonra (eğer uygun açıda isek)
yansıyarak gözümüze gelir ve o cismi “görürüz”.
Ama ışık yoksa yansımada olmaz, o zaman cisimleri görmeyiz yani “karanlık” olur. Sonuç; Karanlık diye bir şey
yoktur, olan “ışığın yokluğudur”.
Yoğunluk
nedir? Genel anlamda yoğunluk “birimin ihtiva ettiği vakıa”dır. Bu genel tanımı biraz daha
daraltalım. Üç boyut için bir açıklama yapmaya çalışırsak mesela; “1 metreküp hacim
içerisindeki suyun ağırlık olarak miktarına, 1 ton diyelim” şeklinde bir kabul yapmıştır bilim
insanları. İki boyut için bir örnek vermek gerekirse “metrekareye 10
kg. yağmur yağdı” dersek bu yağmurun “yoğunluğu”nun 10 kilogram olması demektir. Tamam
güzel… ama… Bu bir metre de ne şimdi? Neden bir metre ”1m.”dir? Evet, izafiyet içinde izafiyet…
Neden bir daire 360 parçaya, ya da 400 parçaya veya ne bileyim 500 parçaya
bölünmüştür. Bunu kim, ne için, neye dayanarak yapmıştır? Mesela ben bir
daireyi 52 parçaya bölelim ve her bir parçasına da 1 derece diyelim desem ne olur
ki? Roma İmparatorları aylara isimlerini verdikleri gibi, ya da yılın
başlangıcını Hz. İsa’nın doğduğu gün sanan saflar aslında bunun pagan
inançlarına göre (tabiata tapanların dini) düzenlenmiş bir tarih olduğunu
sandıkları gibi mesela? Mesela dünyanın çevresini (ekvatorunu) 40 milyon parça
yerine 20 milyon parçaya bölsek daha iyi olmaz mı? Böylece bir metre daha uzun
olur ( Bu boyumu da daha kısa mı gösterir yoksa?).
Gökyüzündeki
ışık kaynakları birbirlerinden çok uzaktırlar. Bir ışık kaynağından çıkan ışık
ışınlarının hiç birisi diğeri ile paralel bir doğrultuda hareket etmediği için
kaynağından uzaklaşan ışınlar aynı zamanda birbirlerinden de uzaklaşırlar.
Böylece bir cisme çarparak yansıdıklarında eğer o cisim üzerine birçok ışık
ışını çarpıp yansımışsa yani birim alan üzerine çok fazla ışık ışını düşmüşse,
yani ışık yoğunluğu bizim gözlerimizin ve beynimizin algılayacağı miktar ve
türdense o cismi veya o ışık ışının kaynağını görebiliriz. Ama ışık kaynağı
bizim gözümüze çok uzaksa veya yansıtan cisim gözümüze çok uzaksa veya ışık
kaynağı yansıtan cisme çok uzaksa ışık yoğunluğu da az demektir, yani gözümüz
bunu göremeyebilecektir. Ya da (belki de) gözümüzün görmediği yerde ne bir
yansıtan ne de bir ışık kaynağı yok demektir. Yani henüz onların ışığı bize
gelmedi için biz onları göremiyoruz demek çok iddialı olur.
Platon
“Devlet”te ve özellikle “Dialoglar”ında, cevapları ancak kendisinin
istediği biçimde doğru olabilecek sorular sorarak istediği sonuçlara
gidiyordu. Ama bu metot artık
uygulanmıyor (çocukları eğitmede belki).
Görmek
optik bir olaydır. Ama gözlem, görmenin ötesinde birçok algı metotlarını da
ihtiva eder.
Zamana
gelince; Bu da insan beyninin tabiatı ve eşyayı anlama ve algılama çabalarının
araçlarından birisidir. Aslında zaman yoktur. Hareket vardır. Hareketin olmadığı
yerde ne zaman vardır ne de başka bir şey, mutlak boşluk ve yokluk vardır.
Varlık bile yoktur. Sadece Allah vardır.
Saat
zamanı ölçmez. Saat dediğin şey bir makinedir. Denizin dibinde de, Everest’in
tepesinde de aynı çalışır. Bir enerji kaynağının hareket ettirdiği biçim
verilmiş metal veya diğer maddelerden yapılmış parçaların hareket
ettirilmesidir. Saati zamanın birimi yapan şey onu bizim öyle kabul
etmemizdendir. Zamanı biz tanımlamışızdır.
Bundan dolayıdır ki dünyanın bir yılı 365 gün ama Mars’ın bir yılı 320
gündür. Merkür’ün bir yılı 176 gündür.
Yani yaşıt olan bir Merkür’lü ve Dünya’lı gerçekten yaşıt mı demektir?
Alev
Alatlı bir kitabında tezini ispatlamak için soruyordu: Ova nerede biter, dağ
nerede başlar, bunların sınırlarını kim nasıl çizer. Yani demek istiyordu ki
siyahla beyaz arasında kesin net bir sınır yoktur, bunlar bir grilikle
karışmıştır. Siyahın içinde beyaz, beyazın içinde siyah vardır.
Dağ
nedir, ova nedir? Tabiatın böyle bir ayrımı yoktur. Bu ayrımları, tanımları,
etiketleri biz veriyoruz. Dağ da yoktur, ovada yoktur. Muhakkak bir şey
olacaksa bu coğrafi tanımlara dayanmayan bir matematik gerçeklik olacaktır.
Doğrular vardır, eğimler vardır, dikler-yamuklar vardır. Ha senin paşa gönlün
buna ister dağ der, ister ova, hatta yazın serin olsun diye yayla da
diyebilirsin. Siyah siyahtır, beyaz da beyaz ve bu ikisi hiç bir zaman
birbirine karışmayacaktır, Abdülvahid Yahya’nın dediği gibi “west is west, east is east” (Allah ondan razı
olsun).
Bütün
bu yazı ve ardındaki düşünceler basit bir internet araştırması sonucu elde
edilmiş yüzeysel bilgilerdir. Lise seviyesi aktüel, derinliksiz ve yanlış mesnetlenmiş
ama derin manalar içerirmiş gibi görülen düşüncelere karşı bu kadarı yeterli
olur sanıyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
TOPLUMUMUZ ARTIK SADECE ERGENLERDEN OLUŞUYOR?* “Çocuklar İktidarda” kitabının yazarı İsveçli Psikiyatrist David Eberhard, liberal ye...
-
YOLLARIN SONU BU GÜN YOLLANIYORKEN BİR GURBETE YENİDEN BELKİ BİR KİŞİ BİLE GELMEYECEKTİR BİZE BİR KEMİĞİN ARDINDA SAAT...
-
Türk tarihinin kayıp 70 yılı: Türklerin Müslüman oluşlarının gerçek hikâyesi NASIL MÜSLÜMAN OLDUK ? Bu konuda pek fazla bir şey bi...
-
SEKİZİNCİ GÜN 24–10–2007 Bu gün, İstanbul’dan patronlar geldi. Hasan Ekşioğlu(yön. Kur. Bşk.), Recep Ekşioğlu(gnl. Müd.), Muzaffer Çolak (ma...