23 Ocak 2008 Çarşamba

KABADAYI


ŞENER ŞEN VE "KABADAYI"


Şener ŞEN ismini her gördüğümde aklıma "HABABAM SINIFI"ndaki beden eğitimi hocası “badi Ekrem” gelir. Daha sonra “Arabesk” teki, “Allahım kör et beni” şarkısı. O filmlerden ve dönemlerinden bende kalan intiba Şener Şen'in “komik” sanatçı olduğudur. Daha sonra "ZÜĞÜRT AĞA" geldi. Bu filmdeki traji-komik rol de iyice üstüne oturunca Şener Şen, Türk sinemasının komik sanatçılarından birisi olarak tescillenmişti adeta.
MUHSİN BEY'i değerlendirme dışı bırakıyorum, yani bu süreçte o filmi bir kaza olarak görüyordum.

Ve EŞKIYA geldi.
Yani daha iyi anlaşılması için şöyle anlatayım.
Sinemada oturduk koltuklara, film başladı. Hekesin aklından geçen aşağı yukarı aynı. "ŞENER ŞEN var işte baş rolde... komik adam var, ya işte o, güleceğiz biraz".
Filmi anlatmayacağım size, birinci bölüm bitti, ben dahil herkesin dudaklarının ucunda bir tebessüm kıvrıntısı var. Henüz kahkaha krizlerine girmemişiz ama hazırlıklı olarak ikinci yarıya başlıyoruz. Şener Şen o bildiğimiz tedirgin, tetenek tavırlı güneydoğu insanı rolünde devam ediyor. İstanbul'un ve hapiste geçirdiği zamanlardan dolayı takip edemediği değişen dünyanın verdiği şaşkınlık, komik tavır ve mimiklerine tam da oturuyor. Hatta bıçkın bir delikanlıdan yediği kafa darbesi ile yıkılması ve kanayan burnunu tutarken ki hali, “KOMİK EŞKİYA”yı iyice teyitlemişti. Ha bir de Şen ile özdeşleşmiş ve komikliğinin alamet-i farikası diyebileceğimiz yürüyüş şekli (ki bunu ZÜĞÜRT AĞA'da, filmin sonlarında çiğ köfte satarken detay olarak tokyo terlikleriyle bir defa daha görmüştük) bu filmde de görülüyordu.
Ama sonra birden her şey değişti. Birden koltuklarımızda bir an ürpererek toparlandık.
Arkadaşını vuran mafya bozuntusu tiplerin mekanına sakince girdi. Elindeki tabanca, sanki bir uzvuymuşçasına, rahat ve tabii bir şekilde, doğrultulduğu her bedene bir kurşun yollayarak dünyasının değiştiriyordu. Ama “Eşkıya” aynı soğukkanlılıkla odalarda dolaşıyor, merdivenlerden inip çıkıyor, ve sıradan bir işmiş gibi sadece namluyu sakince doğrultması, karşısındakinin cansız yere düşmesine yetiyordu.
İşte o zaman anladım ben Şener Şen'in “komik” değil ama “KOMEDYEN” olduğunu.
Mesela Kemal Sunal (bence) hiçbir zaman “komik” sanatçı olmaktan kurtulamamıştı. Hatta VARYEMEZ filmindeki harika tiplemesi bile onu İNEK ŞABAN'lıktan uzaklaştıramadı.
İşte Eşkıya, Şener ŞEN (yani benim kafamdaki Şener Şen) için bir devrim yapmıştı. Şener Şen komik değil, komedyen olan bir sanatçıydı ve gerekirse bir eşkıyayı da çok rahatlıkla oynayabilirdi.
Ve şimdi
KABADAYI.
Kabadayı'daki ALİ OSMAN'da artık kesinlikle BADİ EKREM'den herhangi bir kırıntı yok. Züğürt Ağa sanki başka bir Şener Şen tarafından oynanmış.
Birçok sinema sanatçısı, hatta yabancılar içinde geçerlidir bu söylediğim, kendileri ile özdeşleşmeye başlayan bir karakter bulurlar ve her filmlerinde hemen hemen aynı tipi oynarlar. Belki onlar çok popüler gibi görünürler, hatta bazıları Oskar filan alırlar. Ama geçmişe dönüp baktığınızda onlardan pek iz kalmadığını görürsünüz.
KABADAYI iyi film bence. Türk sineması için nirengi noktalarından birisi olacaktır. Ama bundaki en büyük pay Şener Şen'indir.
Yazmadan edemeyeceğim, o filmdeki zayıf iki sanatçı, Murat ve Karaca rollerindeki İsmail Hacıoğlu ve Aslı Tandoğan olmuş. Özellikle Murat tiplemesi, konu içerisinde oyuncunun çok şey katabileceği veya kendini gösterebileceği bir tipti.
Kenan İmirzalıoğlu'nun oynadığı DEVRAN sanki biraz abartılı bir karakter gibi. Fakat bana AKREP KRAL'ı hatırlattı, belkide bir devam filmine açık kapı bırakılan yer DEVRAN ve İMİRZALIOĞLU'dur
.

  TOPLUMUMUZ ARTIK SADECE ERGENLERDEN OLUŞUYOR?*   “Çocuklar İktidarda” kitabının yazarı İsveçli Psikiyatrist David Eberhard, liberal ye...