22 Ağustos 2009 Cumartesi

KİTAB-ÜL HİYEL'in EN VURUCU PARAGRAFI


MUCİZE İLE GERÇEK ARASINDAKİ İLİŞKİ
"..... belki de "ve in yerev ayeten yu'ridû ve yekuûlü sihrun müstemirr" ayeti kerimesince, her mucize onların gerçeklik duygusunun bir parçası olurdu. Üstelik bu duyguyu zedeleyenlerden nefret ederlerdi. Tarih bunun sayısız örnekleriyle doluydu: Gailevi adında bir alim, onlara gök kubbenin değil de aslında dünyanın döndüğünü söyleyip kafalarını alt üst edince zavallıya çektirmediklerini bırakmamışlardı. Çünkü Arabide aynı kökten "hayret" ve "hayranlık" sözcükleri onların lûgatında yoktu ve onlar mucizelere şaşmamak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Nitekim dünyanın döndüğüne en sonunda kafaları basınca bu kez de buna hayret etmekten vazgeçmişlerdi. Aynı şekilde onlar, düşlerini anlatanlara da kızıyorlardı. Çünkü düşler, onların gerçeklik duygularına aykırıydı. İşin kötüsü onlar, kendi gerçeklik duygularına gerçeğin ta kendisi olarak bakıyorlar, aşina oldukları ve şaşırtıcı bulmadıkları her şeye gerçek diyorlardı. Oysa bu, gerçekdışı olanın tanımının ta kendisiydi. Çünkü Dünya'nın kendisi, bir mucize olarak düşlerden kat be kat daha şaşırtıcı ve hayranlık uyandırıcıydı ...." (Kitab-ül Hiyel, sh. 76, İhsan Oktay ANAR)

Yaratıcı için sadece "kün" (ol) demesi (ki bu "deme" fiili Kur'an da geçen ifadedir, muhtemelen insanların yaradılışı anlayabilmesi için kullanılmıştır) ile sıfır zaman süresinde oluşan varlığın "mucize" veya "sıradan" diye nitelendirilmesi tamamen subjektiftir. Bu değerlendirmeyi insanoğlu çıkarlarının doğrultusunda yapar.
Oktay ANAR, kitabında bu konuyu çok güzel izah etmiş.

  TOPLUMUMUZ ARTIK SADECE ERGENLERDEN OLUŞUYOR?*   “Çocuklar İktidarda” kitabının yazarı İsveçli Psikiyatrist David Eberhard, liberal ye...