İLK KAMYON KAZASI
21–06–2003 14.45 arazi
Bu sabah talihsiz olma konusunda yeni bir örnek vererek kendimi bir daha aştım. Saat yedide, arazide ekibi işe başlatmıştım. Makineler, kamyonlar saat gibi. Arıza filan yok. Hava güzel, bulutlar her zamanki gibi ama en azından bu gün yağmur yağmayacağını şiddetle tahmin ediyorum. Tatlı bir rüzgâr esiyor. Yani bu lanet Afrika’da bu kadar güzelliğin bir arada olması nadir görülecek bir durum. Çalışmak için her şey uygun.
Saldırdık işe, bu gün en az 2500 m³ dolgu hedefliyorum. Aylık ortalamayı yükseltip, proje müdürü yalakası ve yalak şantiye şefini morartmak için iyi bir fırsat.
Saat 8.00 oldu. Kazı bölgesindeyim. Dolguda çalışan greyder şeytan kovalıyormuşçasına, zıplaya zıplaya geliyor. İki km. kadar mesafe var dolgu ile kazı arasında. Müjdeyi aldık....
Bir kamyon devrilmiş.
—Şoför?
Şoförü topograflar arabalarına alıp hastaneye götürmüşler.
—Durumu nasıl?
İyi imiş, kan filan görünmüyormuş, kırık filan olduğunu da zannetmiyorlarmış.
Acele atladım arabaya gidiyorum. Pikabın tekerlekleri yere değmiyor. Arazide 150'ye çıktım. Bir yandan da düşünüyorum,"nasıl kabiliyetli bir şoförüm var ki, tabak gibi dümdüz dolguda kamyonu devirebiliyor?" diye. Devrilen kamyonu gördüğümde, mümkün olan tek ihtimalin (Murphy yasaları gereği) gerçekleştiğini gördüm. Kamyon dolgu şevinden yuvarlanmış. "Ulan, bu adam ne arıyor şevin bu kadar yakınında?".
Ama daha önce sunu söyleyeyim "talihsiz bedeviyi çölde kutup ayısı …miş" demiş birilerinin ataları ve de çok da doğru söylemiş adiler.
Kamyonun yanında, bizim patron biraderler ve büyük patronun (işletme tahsil edip babasının dükkânında patronluk stajı yapan) çokbilmiş oğlu (daha karga mokunu yemeden sabahın köründe) dikiliyorlar.
Sahayı teftiş ediyormuş beyler. Yav bir haftalığına gelmişlerdi şantiyeye, nasıl bir tesadüftür ki bu şimdi?
Kamyonun yan yatmış, tekerlekleri, hala boş boş dönüyor, bunlarda etrafında dönüp duruyorlar, bir yandan konsültasyondalar, bir yandan da ellerinde telefonlar şantiyeyi arıyorlar.
-Hiyap gönderin, halat gönderin vs.,v.s...
(Hiyap; vinçli kamyonlara verilen genel ad)
"Yav devrilen kamyon boş haliyle en az 20 ton. Senin hiyabın 500 kg .ı zor kaldırıyor, ne zırvalıyorsun?” diye içimden fırçayı basıyorken, patron oğlu yanıma geldi.
İş bitirici, beceriksizlik tespit edici, sorumlu bulucu, "olayı anladım, çözdüm ben" diyen (oldukça iyi düşünüp hazırladığını, mimiklerinden, sesinin tonlamasından anlayabildiğim) bitiren sorusunu sordu.
-Burada trafiği düzenleyici, yönlendirici bir sisteminiz yok mu Timur bey?
........................................
Suratına kaç saniye baktığımı hatırlamıyorum. Ama inanın bu süre içinde o salağı en az on defa yere indirip kolunu bacağını kırdım-yani sanal olarak.
—Yok. Neden sormuştunuz?
"Kara Afrika’dasınız, dağ başında yol yapıyorsunuz, toprak işlerini yapıyorsunuz, kazı ve dolgu yapıyorsunuz ve size böyle bir soru soruluyor. Şöyle bir cevap da olabilirdi belki. Eeee..... Trafik lambalarını sipariş etmiştik, yarında ağzında düdük, beyaz eldivenleriyle trafik görevlileri işe başlayacaktı, ama bu kamyon biraz aceleci davrandı"
Müthiş bir analiz yeteneğiyle sorumu cevapladı.
—Burada kamyon birikmesi olmuş, şoför kenara fazla gelince aşağıya yuvarlanmış.
Kamyonun yanına doğru yürürken açıkladım,
—Hayır, öyle olmamış, o hayvan hızlı ve dikkatsizmiş, belki de uyumuştur. Fren bile yapmadan, direksiyonu bile kırmadan şevden yuvarlanmış, tekerlek izlerine bakmanız yeterli.
Biraz sonra şantiyedeki ne kadar gereksiz, geveze, boş adam varsa olay mahalline doluştular. Allah’tan proje müdürü yine seyahatteydi de onun zırlamalarından kurtuldum. Her kafadan bir ses çıkıyor. Kimi halat bağlayıp havaya kaldıralım diyor, kimi kepçeyi altına kaldırıp itelim diyor, kimi 100 tonluk vinç getirip kaldıralım diyor. Onlar böyle tartışırken biraz önce haber gönderdiğim excavator 345 Caterpillar geldi (50 ton civarındaki ağırlığıyla oldukça büyük ve güçlü bir makinedir) kamyona hasar vermeden, şasiyi, damperi filan yamultmadan, damper kasasına kepçesiyle dayatıp düzelttirdim. Kalın bir halatla bulunduğu yerden düz bir yere çektirdim, biraz sonra da makine şefi geldi, kamyonu atölyeye çekeceğiz.
Nasıl başlamıştı gün, nasıl bitti.
İlerleyen zaman içerisinde öğrendik ki, kamyon devrilmesi sıradan bir günlük olay olabiliyormuş. Neden mi? Ucuz ve tecrübesiz şoför çalıştırmaktan ve bu şoförleri de motorin hırsızlığından sürekli işten atıp yenilerini işe almaktan. Ayrıca atölyede yetkin personel almayıp gerekli bakım ve onarımı da parasızlıktan yapamamaktan.