20 Mart 2016 Pazar

HERŞEY KUTULARDA veya MUHAFAZAKARLIĞIN SEFALETİ

HERŞEY KUTULARDA veya MUHAFAZAKARLIĞIN SEFALETİ
“Günümüzde gençler artık her şeyi internete, Google’a soruyorlar” dedi konuşmacı öğretmen. “Hemen telefonlarına ya da tabletlerine sarılıp Google’a yazıveriyorlar ve sorunu diğerleri nasıl çözmüş diye bakıyorlar, birkaç seçenek varmış gibi görünse de genelde birbirini tekrarlayan veya kopyalamış olan çözümlerden birisini seçip cevabı bulduklarını veya sorunu çözdüklerini sanıyorlar”.

Radyodaki tartışma programı bu minvalde uzayıp gidiyordu.
Bu bir düşünce, sorun çözme, dünyayı ve eşyayı anlama metodu. Bir anlamda usta-çırak metodu.
Eğer ustanın her şeyi bildiğine inanmışsan, her şeyin cevabını da çözümünü de ona sorarsın. O ne derse inanır ve yaparsın. Senin sorun çözmek için uğraşmana, çaba göstermene gerek yoktur. Bazılarınız buna “ezbercilik” de diyebilir.
Eğer her şey donmuş olsaydı, hiçbir şey değişmiyor hareket etmiyor olsaydı, binlerce yıldır hayatımızda bir değişiklik olmasaydı bu “kategorize edilmişlik” çok da mükemmel bir metot olurdu.
Buğday mı ekeceksin? Git babana sor, o da babasından öğrendiğini anlatsın sana. Zaten onun dedesi de aynı tarlayı ekmeyi büyük dedesinden öğrenmemiş miydi? Koyunlara o ottan yedirirsen karınları şişer. Bunu köydeki herkes böyle bilir değil mi? Ama on günlük yürüyüşle gidebildiğin yerdeki otların ne olduğunu bilmiyorsun. Çünkü kimse oraya gidip de koyun yaymamıştı.
Bildiğin her şeyi bir önceki kuşaktan öğrendin. Onlarda bir öncekilerden, onlarda… böyle gidiyor ilanihaye.
Yeşil gözlü ve sarışınlar kuzeylidir. Siyah derililer Afrikalıdır. Çin’de yaşayanların hepsinin gözü çekiktir. Japonların gözleri kısıktır.
Ne kolay değil mi? Barkod okur gibi. Anında anlıyor ve çözüyorsun olayı, sorunu. Elinde bir örnek mi var, git hemen raftaki kutulara, içindekilerden hangisine uyuyorsa etiketi yapıştır ve koy aynı kutuya.

“İşçilerin ücretleri…” vay bu komünist.
“Vatan, millet…..” vay sen faşistsin.
“Kardeşlerimizi katlediyorlar…..” vay ırkçı domuuz, biz her türlü ırkçılığı ayağımızın altına aldık, senide alırım şimdi ayağımın altına çok konuşma.
“Mustafa Kemal Çanakkale’de…..” vay gene çıktı bu Kemalistler, bunlar Müslümanların ahlakını bozup dinsiz yaptılar. Şapka giymedi diye adam astılar. Bizi batılı yapıp atalarımızın dininden kopardılar.
“.. ama siz şimdi Batılılaşmak için kıçınızı yırtıp Avrupa Birliği’ne girmeye çalışmıyor musunuz, Mustafa Kemal’in de gösterdiği (o zaman için) muasır medeniyet hedefi orası değil miydi?” vay halk düşmanı, ileri demokrasi düşmanı. Sen milletin gelişmesini, Avrupa’da vizesiz gezmesini istemiyor musun?
Herhangi bir konuda bu kadar kesin karar verebilmek için o konu ile ilgili her şeyi biliyor musun? Bilinebilecek olanlar bu kadar az mı? Sen bu kadar mükemmel misin?
Bilmiyorsun ama bilen birisine soruyorsun. O sana her şeyi anlatıyor değil mi?
Böyle gider daha.
Çok kolaydır öğrenmeye çalışmak yerine kutulardaki hazır şablonlara uydurmak herşeyi.
Çok kolaydır hocalara sormak. Onlar trafodur ya, sen her bilgiyi öğrenecek kapasitede olabilir misin? Önce onlara sor. Onların engin sonsuz zekâ ve idraklarından süzülmüş damıtılmış bilgileri senin içi boş kafatasına damla damla akıtırlar. Sen hiç zahmet etme, yorulma, çabalama. Onlar senin yerine düşünürler ve en iyi kararı verirler.

Beni kategorize etme.
Bu şarkıyı dinleyin bir defa daha. Ama bu sefer farklı bir amaçla. İlle sevgilinize isyan olsun diye değil.
Bu muhafazakârlıktır. Her şeyi (tabi burada işine gelen, menfaatine uygun olan her şeyi) olduğu gibi koru.
Baban put yapıyorsa sen de put yaparak hayatını kazan, sakın kırma onları. Kırarsan onlardan gelecek paraya kavuşamazsın.
Yanlışları görme, söyleme. Çünkü büyüklerin öyle yapıyor. Rahatsız mı etmeye başladılar, sana verilenleri al ve sus. Birisinin “bir elime Ay’ı, diğerine Güneş’i verseler doğruyu söylemekten vaz geçmeyeceğim” dediği kulağına çalınırsa duymamazlıktan gel.

Bütün bir toplum yanlışta olabilir mi?
Herkes böyle yapıyor işte, sen de yap. Atalarının, babalarının yaptıklarından mı döneceksin?
Hz. Muhammed yeryüzünün görüp görebileceği en büyük devrimcidir. O bütün bir toplumun, kültürün, paradigmanın değerlerini tek başına yüzseksen derece değiştirip dünyalarını başlarına yıkmıştı.
Ama sen onun yıktığını tekrar inşa etmekten başka bir şey yapmıyorsun o kutularınla, raflarınla, dolaplarınla, etiketlerinle.
Kainata bak, fraktallar sana ne anlatıyor? Sünnetullah nedir görmeye çalış.
Geri geri adım atarak ancak düşersin. Arkaya bakarak ileri gidemezsin.

Rivayetler, tevatürler, hikayeler seni uyutup enerjini almaktan başka bir işe yaramıyor. Bu “matrix” tir. Sanal alemde her şey olduğunu sanırsın ama gerçekte yumurtasını bile kıramamış bir kuş yavrusundan başka bir şey değilsin. Sahip olduğun, ürettiğin bütün enerji başkasının bekası için ve senin yok olman pahasına senden gönüllü olarak alınıyor.

  TOPLUMUMUZ ARTIK SADECE ERGENLERDEN OLUŞUYOR?*   “Çocuklar İktidarda” kitabının yazarı İsveçli Psikiyatrist David Eberhard, liberal ye...